Fatih Sultan Mehmet'in Tarihteki Yeri ve Önemi

Fatih Sultan Mehmet

II. Mehmed veya sik kullanilan unvaniyla Fatih Sultan Mehmed, (Osmanli Türkçesi: Mehmed-i sani, Lakabi el-Fatih (d. 29 Mart 1432 – ö. 3 Mayis 1481) yedinci Osmanli padisahidir. Sultan II. Murad ve Hüma Hatun'un ogludur.

Istanbul'u fethetmesinden sonra “Fatih” lakabiyla anilmistir. Istanbul'un fethi, Orta Çag'in sonu Yeni Çag'in baslangici olmustur. Bundan dolayi Fatih, “çag açan hükümdar” olarak da taninir. Istanbul'u fethetmesinden sonra Caesar (Sezar, Kayser) ünvanini da kullanmaya baslamistir. Istanbul'un fethiyle 1000 yillik Bizans Imparatorlugu son bulmustur. Fatih, çikardigi yasalarla devleti önemli ölçüde yeniden biçimlendirmistir.

Sehzadeligi

Ergenlik döneminden yaptigi bir sayfa, çizdigi tugra ile padisahligi sirasinda kullandigi tugra aynidir.

II. Mehmed 29 Mart 1432 Pazar günü safak vakti, o dönemde Osmanli Devleti'nin baskenti olan Edirne'de dogdu. Babasi II. Murat'in dördüncü ogluydu. Annesi Hüma Hatun adiyla bilinir.

Mehmed iki yasina kadar Edirne'de kaldiktan sonra 1434'te sütninesi ve küçük agabeyi Ali ile birlikte 14 yasindaki büyük agabeyi Ahmet'in Rum sancakbeyi oldugu Amasya'ya gönderildi. Burada agabeyi Ahmet'in erken yasta ölmesi üzerine Mehmed alti yasinda Rum sancakbeyi oldu. Diger agabeyi Ali ise Manisa'da Saruhan sancakbeyi oldu. Iki yil sonra babalari II. Murat'in talimatiyla iki kardes yer degistirdiler ve Mehmed Saruhan sancakbeyi oldu.

Mehmed'in egitimi için babasi çesitli hocalar görevlendirdi. Ancak; zeki oldugu kadar hirçin bir çocuk olan Mehmed'in egitilmesi kolay olmadi. Sonunda babasi heybetli ve otoriter bir alim olan Molla Gürani'yi görevlendirdi. Anlatilana göre Murad, Gürani'ye bir degnek vermis ve Mehmed itaatsizlik ederse kullanmasini söylemisti. Gürani. Mehmed'e dersi dikkate almayan ögrencisine bir hocanin dayak atmasi üzerine edebi bir cümleyi inceletmis, Mehmet durumun cidiyetini anlayarak hizaya gelmistir.

Ilk kez tahta çikisi

II. Murat 1443 yazinda Karaman beyi Ibrahim'i Anadolu'da yenilgiye ugrattiktan sonra Ekim ayinda Edirne'ye döndügünde Hunyadi Yanos, Macar Krali Ladislas ve Sirp Despotu Yorgo Brankoviç önderliginde bir Hristiyan ordusunun Tuna'nin güneyindeki Osmanli topraklarini istila etmeye basladigi haberini aldi. Ayni dönemde Amasya'dan Sehzade Ali'nin öldügü haberi geldi. Agabeyinin ölümüyle Mehmed tahtin yeni vârisi olmustu. Murat Hiristiyan ordusunun 25 Aralik'ta Izladi'de durdurulmasinin ardindan baslayan müzakereler sirasinda Mehmed'i Manisa'dan Edirne'ye getirtti. 12 Haziran 1444'te Edirne'de Macarlarla antlasma yaptiktan bir ay sonra oglu Mehmed'i Edirne'de Sadrazam Çandarli Halil Pasa denetiminde “kaymakam” olarak birakarak Hamidili topraklarini isgal eden Karamanlilarin üzerine yürümek üzere Anadolu'ya geçti ve Karamanlilar'la Yenisehir'de bir anlasma yapti. Yenisehir'den ayrildikran sonra Agustos ayinda Mihaliç'te yeniçeri agasi Hizir Aga ve diger beylere tahttan oglundan yana resmen çekildigini duyurdu ve ordusu Edirne'ye dönerken kendisi Bursa'da kaldi.

II. Murat'in 1444 yazinda doguda ve batida barisi sagladigini düsünerek tahttan çekilmesi Edirne'de bir otorite boslugu yaratarak devleti buhrana sürükledi. Dis siyasette ihtiyatli davranmayi tercih eden Sadrazam Çandarli Halil Pasa ile Mehmed'in etrafinda toplanmis olan Sahabeddin, Zaganos, Turahan pasalar arasinda rekabet bas gösterdi. Bu rekabet 1444-1453 yillari arasinda Osmanli Devleti'nde yasanan baslica politik gelismelerin belirleyici etmenlerinden biri olmustur. Agustos basinda Kral Ladislas'in Osmanlilarla yapilan barisi geçersiz sayarak yeni bir Haçli Seferine çikacagini ilan etmesi baskent Edirne'de panige yol açti ve halk sehri terk etmeye basladi. Konstantinopolis'te Rumlarin himayesinde olan ve Osmanli tahtinda hak iddia eden Orhan Çelebi de bu dönemde Çatalca yakinlarinda Incegiz'e ve Dobruca'ya geçerek bir isyan girisiminde bulundu. Bu girisim Sahabeddin Pasa tarafindan önlendi ve Orhan Çelebi Konstantinopolis'e kaçti. Ayni dönemde baskentte kendini Hurufilik taraftarlarinin elçisi olarak tanitan bir Iranli halktan epey yandas toplamisti. Mehmed de Iranlinin ögretisine ilgi duymus ve korumasi altina almisti. Ancak Müfti Fahreddin ve Sadrazam Halil Pasa'nin bu duruma tepki göstermesi üzerine Mehmed çok geçmeden destegini çekmek zorunda kalmis ve sonunda baskentte bir Hurufi katliami yasanmisti. Bu sirada sehirde çikan yanginda bedesten ile birlikte 7.000 ev kül olmustu.

Eylül ayi sonlarinda Kral Ladislas önderligindeki Hiristiyan ordusu Tuna'yi asarak Edirne'ye dogru yürürken bir Venedik filosu da Çanakkale Bogazi'ni kapatti. Sadrazam Halil Pasa'nin çagrisiyla II. Murat Anadolu Hisari'nin bulundugu noktadan Rumeli'ye geçerek Edirne'ye geldi ve 10 Kasim 1444'te hiristiyan ordusunu Varna'da agir bir yenilgiye ugratti. Varna Savasi sirasinda ve sonrasinda Mehmed tahttan çekilmemisse de fiilen padisah II. Murat'ti. Zaganos ve Sahabeddin pasalar genç padisahin otoritesini güçlendirmek için Mehmed'i Varna Savasi'na götürmek istemisler ama Sadrazam Halil Pasa buna mani olmus ve onlara karsi II. Murat'a gerçek padisah muamelesi yapmisti. Ancak II. Murat savastan sonra oglunun konumunu Konstantinopolis'teki Orhan Çelebi'ye karsi zayiflatmamak için fiilî durumu hakiki bir cülus haline getirmeden Manisa'ya çekildi.

Murat 1446'nin Mayis ayinda Sadrazam Halil Pasa'nin çagrisiyla bir kere daha Edirne'ye tahtina döndü. Bunun sebebi Mehmed'in Konstantinopolis'e saldirma planlari yapiyor olmasiydi. Halil Pasa kendi gücünü zayiflatacagi düsüncesiyle bu saldiriya karsi gelirken Mehmed'in yandasi olan Zaganos ve Sahabeddin bu plani destekliyordu. Sonunda Halil Pasa bir yeniçeri isyani düzenleyerek Mehmed ve yandaslarini iktidardan uzaklastirdi. Murat'in yeniden tahta geçmesi üzerine Mehmed Manisa'ya çekildi, Zaganos Pasa da Balikesir'e sürgüne gönderildi.

Manisa dönemi (1446-1451)

Mehmed'in Manisa'daki ilk yillarinda neler yaptigina dair çok fazla bilgi yoktur. Babasinin 1446'da Mora'ya düzenledigi sefere katilmamisti. 1447 sonlarinda ya da 1448 baslarinda Arnavut kökenli bir hiristiyan köle olan Gülbahar Hatun'dan ileride padisah olacak Bayezid adinda bir oglu oldu. 1448'de Macarlar ile yapilan II. Kosova Savasi'nda babasina Anadolu birliklerinin önderliginde eslik ederek ilk defa bir savasta yer aldi. 17 yasina geldiginde Gülbahar Hatun ile birlikteligini tasvip etmeyen babasi tarafindan Dulkadir hanedanindan Süleyman beyin kizi Sitti Hatun ile evlendirildi.

Mehmed Manisa'da bulundugu siralarda oldukça basina buyruk bir biçimde hareket etmisti. Onun rizasiyla Türk korsanlari Ege'deki Venediklilere saldiriyordu. Hicri takvimle 852 (1448/1449) yilinda Selçuk'ta kendi adina paralar bastirmisti. 1449'un Agustos veya Eylül ayinda annesi vefat etti. 1450 yilinda babasinin Iskender Bey üzerine yaptigi Arnavutluk seferine ve basarisizlikla sonuçlanan Akçahisar kusatmasina katildi.

Ikinci kez tahta çikisı

II. Murat 1451'in 4 Subat günü öldü. Mehmed babasinin ölüm haberini Sadrazam Halil Pasa'nin özel ulakla Manisa'ya gönderdigi mektupla aldi. Anlatilana göre “Beni seven ardimdan gelsin!” diyerek atina atlayip, kuzeye dogru yola çikmisti. Mehmed 19 Subat 1451'de Edirne'de ikinci kez tahta çikti. Çandarli Halil bey'i sadrazamlik makaminda tuttu, Ishak Pasa'yi da Anadolu beylerbeyi olarak atadi ve babasinin cenazesine eslik etmek üzere Bursa'ya gönderdi. Daha sonra babasinin Isfendiyarogullari beyinin kizindan olan sekiz aylik oglu Küçük Ahmed Çelebi'yi bogdurttu. Bu sekilde kardes katli yasasi da uygulamaya konmus oldu. Ahmet Çelebi'nin cenazesi de babasi Murat'inkiyle birlikte Bursa'ya gönderildi.

Mehmed her ne kadar Çandarli Halil Pasa'yi görevinde biraktiysa da artik gerçek iktidar kendisiyle birlikte lalalari Sahabeddin Pasa ve Zaganos pasalarin basini çektigi savasçi kesimin eline geçmisti. Mehmed'in amaci Tuna'nin güneyindeki Balkan topraklari ile Firat'in batisindaki Anadolu topraklarini alarak büyük dedesi Yildirim Bayezid'in olusturmaya çalistigi merkeziyetçi imparatorlugu kurmakti. Ancak Bayezid'in aksine bunu yapmak için önce Konstantinopolis'i almasi gerektigini düsünüyordu. Öte yandan gerek batida ve gerekse de Dogu Roma'da yeni padisah genç yasi ve tecrübesizligi dolayisiyla ilk basta önemli bir tehdit olarak algilanmamisti. Bu görüs Mehmed'in 1451'de Venedik, Ceneviz Cumhuriyeti, Macaristan ve Sirp Despotlugu ile babasinin yapmis oldugu anlasmalari yenilemesiyle pekismisti. Mehmed Dogu Roma'ya da babasi dönemindeki dostane iliskileri devam ettirecegini ve Süleyman Çelebi'nin Konstantinopolis'teki torunu Orhan için yillik 300 bin akçe ayirdigini bildirmisti.

Mehmed'in yetersiz bir hükümdar oldugunu düsünen yalnizca hiristiyanlar degildi. Tahta geçmesinin ardindan Karamanlilar yerel beylikleri yeniden diriltmek üzere ayaklandilar ve Seydisehir ile Aksehir'i ele geçirdiler. Bunun üzerine 1451'in yazinda Mehmed Anadolu'ya geçti ve kisa sürede bu isyani bastirdi. Bu sirada Mehmed'in Anadolu'da bulunmasini firsat bilen Dogu Roma Imparatoru Konstantinos ulaklari vasitasiyla Süleyman Çelebi'nin torunu Sehzade Orhan'in ödeneginin yapilmadigini, ödenegin ikiye katlanmamasi halinde Orhan'in Osmanli tahtinda hak iddia etmesine izin verecegi tehdidinde bulundu. Mehmed sorunu çözecegini söyleyerek elçileri gönderdi ancak Edirne'ye döndükten sonra Orhan için ayrilmis olan gelirlere el koydu ve Konstantinopolis'in ablukaya alinmasini emretti.

Istanbul'un Fethi

Istanbul'un Fethi, Konstantinopolis'in Fethi, Konstantinopolis'in Düsüsü, II. Mehmet komutasindaki Osmanli Imparatorlugu'nun Bizans'in baskenti Konstantinopolis'i kusatmasinin ardindan gerçeklesmis bir fetihtir. Bizans Imparatorlugu ordusunun basinda bulunan isim ise XI. Konstantin Palaiologos idi. Kusatma Osmanli'nin kesin zaferiyle son bulmus ve Jülyen takvimine göre 5 Nisan 1453 tarihinden 29 Mayis 1453'e kadar sürmüstür. Bu Fetih önceden yaklasik 1000 yillik Bizans Imparatorlugu'nun siyasal bagimsizliginin ortaya çikmasini saglamistir.

Fatih Sultan Mehmed Osmanli tahtina geçmesinin ardindan Istanbul'a ve Çanakkale Bogazi çevresindeki Bizans kalelerine sürekli baski yapmistir. 5 Nisan'da Istanbul'un fetih harekatini baslatmak üzere sayisi 80,000 ile 200,000 arasi degisen bir orduyla Istanbul'a hareket etmistir. Sehir 2,000'i yabanci olmak üzere toplamda 7,000 kisilik bir orduyla savunulmustur. Kusatma bir kisim Osmanli kuvvetlerinin çevrede kalan Bizans kalelerini ele geçirirken agir Osmanli toplarinin da Istanbul surlarina ates etmesiyle baslamistir. Bizans'in Haliç'e zincir germesiyle Osmanlilar basta sehre girememisler bu yüzden sehri tamamen abluka altina almaya çalismislardir ayrica sehre Fatih Sultan Mehmet'in bizzat gözleri önünde Avrupa'dan yardim gemileri gelmistir. Fatih bu olaya sinirlenerek atini denize sürmüstür. Fatih bunlarin üzerine gemileri Haliç'e karadan yagli kaziklarin üzerinde yürütmüstür ve Bizans Osmanli gemilerini yanan gemileriyle yok etmeye çalissa da basarili olamamistir.

Osmanli ordusunun surlara ilk saldirilari Bizanslilara agir kayiplar verdirmistir ve Osmanlilar surlarin altina kazdigi lagimlar Bizanslilar tarafindan yok edilmis böylece Osmanlilar bu plandan vazgeçmislerdir. 22 Mayis'ta, ay tutulmasi daha günler önceden Istanbul'un fethedilecegini müjdelemistir. Birkaç gün sonra Bizans, Vededik'ten yardim gemilerinn gelmeyecegini haber almistir. 29 Mayis Gecesi Osmanli ordusu surlara taarruz etmistir. Ilk düzensiz saldirilar püskürtülmüstür. Anadolu'dan olusturulan birliklerle yapilan ikinci Osmanli saldirisiyla surlarin Eyüp bölümüne yariklar açmaya çalisilmistir. Bizans'in savunma askerleri Anadolu akincilarini geri püskürtmüstür ve Fatih Sultan Mehmet'in seçkin Yeniçeriler'ine karsi direnmeye çalismislardir. Savas sirasinda, Ceneviz Komutani Giovanni Giustiniani fena biçimde yaralanmis ve adamlariyla birlikte gemilerine dogru geri çekilmislerdir.

Istanbul'un Önemi

Istanbul, bölgede önemli bir siyasi güç olan Dogu Roma Imparatorlugu'nun baskenti olmasinin yanisira, iki kitayi ve iki denizi birbiriyle baglayan stratejik konumu itibariyle de önemli bir merkezdi. Bundan dolayi tarihte pek çok devletin topraklarina katmak istedigi bir kara parçasiydi.

Bunun yaninda Istanbul, Islam devletleri açisindan farkli bir öneme haizdi. Islam peygamberi Muhammed, Istanbul'un Müslümanlar tarafindan feth edilecegini 7. yüzyilda sahabelerine müjdelemis ve Istanbul'u fethedecek komutan ve askerlerden övgüyle bahsetmistir. Bu sebeple tarihe geçen Istanbul kusatmalarinin büyük çogunlugu Islam devletleri tarafindan yapilmistir.

Önceki fetih denemeleri

Karadeniz ile Ege'yi birbirine baglayan deniz yolu üzerinde kurulu olan Istanbul, günümüzde oldugu gibi o zamanlar da oldukça önemli bir sehirdi. 1453 yilina kadar farkli zamanlarda, birçok farkli millet ve medeniyet tarafindan defalarca kusatilmissa da, gerek Bizans'in sahip oldugu Rum atesi (grejuva), gerekse sehrin o zamanlar için asilamaz olarak görülen surlari, bu fetih hareketlerini basarisiz kilmisti.

Saldiri hazirliklari

Rumeli Hisari'nin insaasi

II. Mehmet, Kostantinopolis'i fethetmek için Istanbul Bogazi'nin iki yakasinin kontrol edilmesi gerektigini düsünüyordu. Bunun için çalismalara basladi. Mimar Müslihiddin'in baskanliginda yaklasik 7000 isçi Rumeli Hisari'nin yapimina basladi. 15 Nisan 1452'de baslayan insaat, 31 Agustos 1452'de tamamlandi.

Bizans'a Harp Ilani

Sultan II. Mehmet, Theodosius Surlari'na ve sehrin su ile çevrili olmayan tek bölgesini batidan gelebilecek saldirilardan koruyan hendeklere saldirmayi tasarladi. Ordu 6 Nisan 1453'te sehrin dogusuna yerlesti. Toplar haftalarca surlari dövdü fakat yeterli gedik açamadi. Toplarin yeniden doldurulmalari zaman aldigi için, her atistan sonra Bizanslilar hasarin çogunu tamir edebiliyorlardi.

Daha sonra, yeralti tünelleri yapip surlarin altini kazarak yarma yolunu denediler. Kazicilarin çogu, Sirp Despot'u tarafindan Nvo Brdo'dan gönderilen Sirplardi ve Zagnos Pasa'nin emri altindaydilar. Lakin Bizanslilar, Johannes Grant adinda, Alman oldugu söylense de muhtemelen Iskoç olan bir mühendisi görevlendirdiler. Tünelleri kazdirmak için Fatih Sultan Mehmet'in bulgar asilli bir tünel kazicisini (lagimci) kaçirttigi bilinmektedir. Johannes karsi tüneller kazdirdi ve Bizans birlikleri tünellere girip Osmanli isçilerini öldürdüler. Diger tüneller de suyla dolduruldu. Son olarak Bizanslilar önemli bir mühendisi esir alip iskence yaparak, sonradan yikilan tünellerin hepsinin yerini ögrendiler.

Sultan II. Mehmet, sehrin ödemeyecegini bildigi çok büyük vergi karsiliginda ablukayi kaldirmayi önerdi. Bu da geri çevrilince, Bizansli askerlerin kendi birlikleri tükenmeden önce bitkin düsecegini bilerek saf güçle duvarlari alt etmeyi tasarladi.

29 Mayis sabahi saldiri basladi. Hücumun ilk dalgasini, mümkün olabildigi kadar çok Bizans askerini öldürmeye niyetli acemi askerler olan azaplar olusturuyordu. Ayrica Haliç'ten de baski uygulayabilmek için gece yagli kütükler üzerinde karadan Haliç'e tasinan gemiler, o sabah Bizans askerlerine karsi bir sürpriz unsuru olmustu. Anadolululardan olusan ikinci dalga, sehrin kuzeydogusundaki, topla kismen hasar almis Blachernae Surlari'nin (okunusu: blakernai ) bir bölümüne odaklanmisti. Uzun süren bu çarpismalar sonucunda Ulubatli Hasan adindaki bir yeniçeri, surlara Osmanli sancagini dikmis, bununla ateslenen Osmanli ordusu 29 Mayis 1453'te Istanbul'un surlarini asmisti.

Ancak savas henüz bitmemisti. Hayatta kalan Bizans askerleri, Osmanli askerleriyle sokak aralarinda çarpisiyorlardi. Kisa süren bu çatismalardan sonra Bizans ordusu yenilmis ve Sultan II. Mehmet önderligindeki Osmanli ordusu Istanbul'a tamamen hâkim olmustu.

Fethin sonuçlari

O günün dünyasindaki en önemli sehirlerden olan Istanbul'un fethi, gerek dünyada gerekse Anadolu'da birçok etki yaratti. Bir çagi kapatip bir çagi açmistir.Ayrica reform hareketlerini ve rönesans dönemini baslatmistir , cografi kesifleri baslatmistir.Bunun yani sira Osmanli Anadolu-Rumeli toprak bütünlügü saglanmis ,Ipek ticaret yolu türklerin komutasina geçmistir.

Popüler kültürde Istanbul'un fethi

Nedim Gürsel'in Bogazkesen romani kentin kusatilmasi ve fethi sirasinda geçmektedir.

Beyazit Akman'in “Dünyanin Ilk Günü” adli romani da kusatma ve Istanbul'un fethi çevresinde geçmektedir. 3 Kitaplik “Imparatorluk” serisinin ilk kitabidir.

Yeni baskentin kurulmasi

Fethin hemen ardindan Mehmed sehrin onarimina basladi. Amaci Dogu Roma'yi yikmak degil onu Osmanli yapisi içinde diriltmekti. Kuracagi imparatorluk bir Islâm devleti olmakla birlikte Dogu Roma gibi kozmopolit bir yapiya sahip olacakti. Bu amaçla sehirde Rum Ortodoks Patrikhanesi, Ermeni Patrikhanesi ve Yahudi hahambasi bulunmasi gerektigine karar vermisti. 6 Ocak 1453'te Yorgo Skolaris yeni Ortodoks patrigi olarak atandi. Bu yolla Mehmed Ortodoks kilsesiyle Katolik kilisesinin birlesmesini de engellemek istiyordu. Ayasofya camiye çevrildiginden patrige resmî makam yeri olarak Havariyun Kilisesi verilmisti. Ayni siralarda sehirdeki yahudilerin hahambasi olarak Mose Kapsali atandi. 1461 yilinda ise Bursa Psikoposu Hovakim Istanbul Ermeni Patrigi olarak atandi.

Mehmed Theodosius Forumu'nun oldugu yerde ilk sarayinin insasini baslatti. Daha sonraki yillarda Sarayburnu'nda Topkapi Sarayi'nin insa ettirdi.

Çandarli Halil Pasa'nin idami

Fatih, Istanbul'un fethi sirasinda ve ilk tahta geçtiginde (II. Mehmed Han'i sabirsiz, deneyimsiz gördügünden) sergiledigi tutumlar nedeniyle, Çandarli Halil Pasa'yi 10 Temmuz 1453 tarihinde Edirne'de idam ettirdi. Böylece herkes genç hakana boyun egdi.

Çandarli Halil Pasa fetihten sonra Yedikule'de Altin Kapi'da kirk gün hapis edildi, 10 Temmuz'da gözlerine mil çekildi (boyun egicegi yerde Hakan'a dik baktigindan, itaatsizliginden) ve idam edildi. Daha sonra kemikleri oglu Ibrahim Pasa tarafindan Iznik'e götürülüp türbesine gömüldü. Çandarli Halil Pasa, idam edilen ilk Osmanli sadrazamidir.

Yeni fetihler

Istanbul'un fethinden sonra Osmanlilara bagliligini bildiren ve ele geçirdigi bazi kaleleri geri veren Sirplar, Macarlar ile is birligi yaparak yeniden düsmanliklarini göstermeye baslamislardi. Bunun üzerine 1454 -1457 arasinda üç kez pespese Sirbistan'a sefer düzenlendi. Belgrad disindaki bütün Sirp topraklari ele geçirildi.

Sirp Krali Bronkoviç'in ölümüyle baslayan taht mücadelelerinden faydalanan Osmanlilar, Sirplari vergiye bagladilar. Taht kavgalarinin yeniden alevlenmesi üzerine, Mora seferinde bulunan Fatih, Sirp meselesine son verilmesini emretti. Mahmut Pasa, 1459'da baskentleri Semendire'yi ele geçirilerek Semendire Sancakbeyligi'ni olusturdu. Böylece Sirbistan'da 350 yil sürecek Osmanli hâkimiyeti baslamis oldu.

Istanbul'un fethinden sonra Bizans Imparatoru XII. Konstantin'in ogullari, rakipleri Kantakuzen ailesine karsi Mora'da, Osmanlilarin yardimini istemislerdi. Turahanoglu Ömer Bey, akincilari ile duruma müdahale etti ve muhalifler bertaraf edildi. Fakat bu sefer iki kardes arasinda mücadele baslamisti. Bölge ülkelerinin Mora'yi istilâ niyetlerini bilen Fatih 1458'de harekete geçti. Korent'i ele geçiren Fatih, Mora'nin bir kismini merkeze baglayarak, burada bir sancak olusturdu. Atina ve diger bölgeler ise Osmanli yönetimini kabul etti. Kardesi Dimitrios'a karsi Arnavutlarin destegini alan Tomas'in Osmanlilarla yapilan anlasmayi bozmasi üzerine 2.kez Mora'ya sefer düzenlendi. Tomas, Papa'nin yanina kaçmak zorunda kaldi. Bölgeye çok sayida Türk yerlestirildi. Venedikliler bölge halkini Osmanlilara karsi ayaklandirmaya çalisiyorlardi. Ancak bunda basari kazanamayan Venedik, Osmanli kuvvetleri tarafindan bozguna ugratildi (1465).

Fatih Sultan Mehmed

Anadolu seferine çikan Fatih Cenevizlilerin önemli üslerinden Amasra'yi, Candarogullari'nin elindeki Sinop'u aldi.

Fatih Sultan Mehmed 1477'de Kirim Hanligi'ni Osmanli Devleti'nin egemenligi altina aldi. 1479'da bir antlasma yaparak Venedik'le 16 yillik savasa sona verdi. Venedik Arnavutluk'taki kaleleri Osmanlilara birakti, karsiliginda Mora'daki bazi iskelelerden yararlanma hakki elde etti. Fatih Venedik'le anlasmaya varinca, Italya'nin öteki önemli kent devletlerine savas açti. 1480'de Italya'nin güneyindeki Otranto limanini ele geçirdi. Otranto, Roma'ya giden yolda bir köprübasi oldugu için bu olay Avrupa'da büyük yanki uyandirdi.

Bosna-Hersek seferleri ve Bosnalilarin Müslüman olusu

Osmanlilara vergi yoluyla bagli olan Bosna Kralinin, anlasmalara riayet etmemesi üzerine Üsküp'ten harekete geçen Fatih, Sadrazam Mahmut Pasa ve Turahanoglu Ömer Bey'e Bosna'nin tamamen fethedilmesi emrini vermisti. 1463 yilindaki seferle Bosna Krali Osmanli hâkimiyetini yeniden tanidi. Ancak seyhülislamin da fetvasiyla sonra öldürüldü ve bu topraklarda Bosna Sancakbeyligi olusturuldu. Fakat ordunun Istanbul'a dönmesi üzerine ayni yil, Macar krali Bosna'ya girdi.

Ikinci kez düzenlenen seferle Osmanlilar, Yayçe disindaki bütün kale ve sehirleri yeniden ele geçirdiler. Bosna seferleri esnasinda Hersek Krali Stefan da ülkesinin bir kisim topraginin Osmanlilara dogrudan baglanmasi sartiyla tahtinda birakilmisti. Ancak 1483 yilinda Hersek tamamen Osmanli topragi hâline gelecektir. Fatih, Bosna'yi Osmanli topraklarina kattigi zaman Bogomil mezhebindeki Bosnalilara çok iyi davranmisti. Hem Katolik hem de Ortadokslarin kendi kiliselerine almak için baski yaptiklari Bogomiller bu sebeple Osmanli yönetimine sicak bakmislar ve kendilerine saglanan din ve vicdan hürriyetinden etkilenerek zamanla Müslüman olmuslardi. Bu Müslüman Bosnalilara “Bosnak” denilmektedir.

Fatih devrinde Osmanlilarin karada en güçlü komsusu ve rakibi Macarlar, denizde ise Venedik idi. Macarlar bu dönemde tek baslarina Osmanlilarla bas edemeyeceklerini bildiginden, dogrudan bir savasi göze alamamis, Fatih de tabiî sinir olan Tuna'yi geçmeyi düsünmemistir. Ancak akincilar vasitasiyla, Macaristan'a güvenligin saglanmasina yönelik yüzlerce basarili akin düzenlenmistir. Keza Venedik Cumhuriyeti de Osmanlilarla dogrudan karsilasmaktansa Balkanlardaki diger devletleri kiskirtmayi yeg tutmustur. Güçlü donmasiyla Mora ve Ege'deki adalara sahip olmak isteyen Venedik, Osmanlilar karsisinda istedigi sonucu alamamis, aksine pek çok ada ve kiyi kaleleri Osmanlilarin eline geçmistir.

Fatih'in Bosna Fransiskanlari'nin özgürlügü ile ilgili fermani

Ben, Fatih Sultan Han burada tüm dünyaya duyururum ki bu fermanla tüm Bosna Fransiskanlari benim korumam altindadir. Ve; kimse bu insanlari veya kiliselerini incitmeyecek ve zarar vermeyecektir. Benim ülkemde baris içinde yasayacaklardir. Göçmen olmus bu insanlar için huzur ve özgürlük bulacaklardir. Benim ülkemde olan manastirlarina dönebileceklerdir. Benim ülkemden kimse, vezirlerim valilerim dahi onurlarina zarar vermeyecek ve onlari incitmeyecektir.

Eflak ve Bogdan seferleri

Yildirim Bayezid zamaninda vergiye baglanan Eflâk Prensligi'nin basina Fatih tarafindan Vlad (Kazikli Voyvoda) getirilmisti(1456). Osmanlilara bagli görünen Vlad aslinda gizliden gizliye düsmanlik ediyordu Vlad'in Fatih'in elçilerini kaziga oturtarak öldürmesi üzerine 1462 yilinda Fatih, Eflâk'a bir sefer düzenledi. Bogdan'dan da yardim alan Osmanli kuvvetleri voyvodayi uzun süre takip etti. Neticede, sigindigi Macarlarin, Osmanlilarla yaptigi anlasma üzerine Vlad'i esir etmeleri ile mesele çözüldü. Fatih voyvodaliga Radul'u getirdi ve Eflâk bir Osmanli eyaleti hâline geldi.

1455'ten itibaren Osmanli Hâkimiyetini taniyan Bogdan Prensligi'nin Kefe'nin fethinden sonra izledigi düsmanca siyaset üzerine Osmanli kuvvetleri 1475 yilinda Racova Savasinda yenilmesine ragmen 1476'da Bogdan'a girdi. Fatih'in bizzat basinda oldugu Osmanli kuvvetleri Bogdan ordusunu büyük bir bozguna ugratti. Böylece Bogdan da yeniden Osmanli hâkimiyetini tanimis oldu.

Arnavutluk seferleri

Papalik ve Napoli kralliginin destegi ve kiskirtmasiyla harekete geçen Arnavutluk hâkimi Iskender Bey, vurkaç taktigi ile Osmanli kuvvetlerine baskinlar düzenlemekteydi. Bunun üzerine Fatih, bizzat sefere çikmaya karar verdi. 1465 yilinda gerçeklesen I.seferde, Ilbasan Kalesi'ni yaptirip, içine asker yerlestiren Fatih, Balaban Pasa'yi bölge için görevlendirerek, geri döndü. Ancak, Papa ve diger devletlerden aldigi kuvvetlerle Türklere saldiran Iskender Bey, Balaban Pasa'yi sehit etti ve Ilbasan kalesi'ni kusatti. Bunun üzerine Fatih II. Arnavutluk Seferi'ne çikti (1467). Ele geçirilen topraklarda yeni garnizonlar olusturuldu. Bu sirada Iskender Bey ölmüs ve yerine oglu Jean geçmisti. Arnavutlukta baslayan kargasa sebebiyle Fatih 3. kez Arnavutluk seferini baslatti. Arnavutlarin elinde kalmis olan Kroya ve Iskodra kusatildi. Nihayet 1479'da Arnavutluk da bir Osmanli vilayeti durumuna geldi.

Trabzon Rum Devleti'nin yikilisi

1461'de Pontus Devleti'nin (Trabzon Imparatorlugu) baskenti Trabzon'u ele geçirdi ve bu devletin varligina son verdi. 1462'de yeniden Rumeli seferine çikti. Eflâk'i Osmanli Devleti'ne bagladi ve 1463'te Bosna'yi tamamen ele geçirdi. Ayni yil Ege Denizi'ndeki Midilli Adasi'ni alinca Venedikliler'le arasi açildi. Bu olay, 1479'a kadar sürecek olan savasin da baslangici oldu. Fatih'in Ege'de ki fethettigi adalar; Tasoz, Egriboz, Limni, Semadirek, Imroz, Midilli ve Tenedos'dur. 1465'te Hersek'in büyük bölümünü, 1466'da da Arnavutluk'taki bazi kaleleri fethetti.

Fatih'e karsi Karamanogullari ve Akkoyunlular ittifaki

Osmanli Devleti'nin gelisen bu gücü karsisinda Karamanogullari, Dogu Anadolu'daki Akkoyunlular'la ittifak kurdu.

Fatih, 1466'da yeni bir Anadolu seferine çikti. Karamanogullarinin baskenti Konya'yi ele geçirdi. Ama Istanbul'a dönünce Karamanogullari, Osmanlilara geçen yerleri geri aldilar. Sonradan sadrazam olacak olan Gedik Ahmed Pasa 1471'de Karamanogullarini bir kez daha yenilgiye ugratti. Akkoyunlular, Karamanogullarini desteklemeye devam ettiler. 11 Agustos 1473'te Otlukbeli Savasi'nda Akkoyunlu hükümdari Uzun Hasan'i agir bir yenilgiye ugratti. Ertesi yil da Karamanogullari beyligini tamamen ortadan kaldirdi.

1481'de, Anadolu'ya dogru yeni bir sefere çikti. Ama daha yolun basinda hastalandi ve 3 Mayis 1481'de Gebze'deki ordugâhinda öldü. Gut hastaligindan öldügü sanilmakla birlikte, zehirlendigi de söylenir.Zehirleyeninde yaninda doktoru gibi duran Yakup (JAKOP MAESTRO)isimli bir yahudinin yaptigi söylenir. Ölümünden sonra oglu Bayezid tahta çikti. Fatih Camii'ndeki Türbesinde tek basina yatmaktadir. Seferi nereye düzenledigi tam olarak bilinmemektedir. Zira Fatih bu bilgiyi seferin güvenligi açisindan çok gizli tutuyor ve kimseye söylemiyordu. Ancak tarihçiler seferin Misir'a ya da Roma'ya(Papalik)olacagi yönünde tahminler yürütmektedir.Ama baska kitaplar ve tarihçiler ise farkli yerlere fetih düzenleyecegi görüsündeydi. Fatih Sultan Mehmet öldükten sonra Papa, 2-3 gün boyunca tüm kiliselerin çanlarini çaldirmistir.

Ailesi

II. Mehmet'in ogullarindan 8. Osmanli Padisahi II. Bayezid

II. Mehmet'in ogullarindan Cem Sultan

Esleri

Gülbahar Hâtun: II. Bâyezid ile Gevher Sultan'in annesidir.

Gülsah Hâtun: Karamanogullari'ndan Ibrahim Bey'in kizidir.

Sitti Mükrime Hâtun: Dulkadiroglu Süleyman Bey'in kizidir.

Çiçek Hâtun: Türkmen Beyi kizidir.

Helene Hâtun: Mora Despotu olan Demetrus'un kizidir.

Anna Hâtun: Trabzon Rum Imparatoru'nun kizidir, evlilikleri kisa sürmüstür.

Alexias Hâtun: Bizans prenseslerindendir.

Erkek çocuklari

II. Bayezid

Cem Sultan

Mustafa

Kiz çocuklari

Gevher Sultan. Akkoyunlu Uzun Hasan'in oglu Ugurlu Mehmed Mirza ile evli. Oglu Akkoyunlu Göde Ahmed Bey'dir.

Bir kizinin adi Kevser diger kizinin adi bilinmemektedir

Yenilikleri ve kanunnameleri

Fatih, askeri basarilarla Osmanli Devleti'ni büyük bir imparatorluga dönüstürdü. Bilime, tarihe ve felsefeye özel ilgi gösterdi. Türkçe'den baska Arapça, Farsça, Latince ve Yunanca kitaplardan olusan özel bir kütüphanesi vardi. “Avni” takma adiyla siirler yazdi. Siirleri Fatih Divani (1944), Fatih'in Siirleri (1946), Fatih ve Siirleri (1959) gibi adlar altinda basildi. Bilim adamlarini ve edebiyatçilari destekleyen Fatih, nesir ustasi Sinan Pasa ile sair Ahmed Pasa'yi vezirlige kadar yükseltti. Ünlü matematikçi ve astronomi bilgini Ali Kusçu'nun Istanbul'da kalmasini sagladi. Fatih, Italyan ressam Gentile Bellini'yi 1479'da Istanbul'a getirterek resimlerini yaptirdi.

Fatih, Osmanli Devleti'ne düzenli ve sürekli bir yapi kazandirmak için önemli düzenlemeler yapti. Yönetim, maliye ve hukuk alaninda koydugu kurallari içeren Fatih Kanunnamesi, sonraki dönemde de yürürlükte kaldi. Bu kanunname, tahta çikan padisaha devletin gelecegi için kardeslerini öldürme hakki veriyordu. Fatih'in Osmanli devlet düzenine iliskin temel ilkelerin pek çogu, Tanzimat dönemine kadar geçerliligini korudu. Fatih'in saltanati döneminde Osmanli ülkesinde 500'den fazla mimari yapi yapildi. Onun adina yapilan en önemli yapi, Istanbul'da bir cami ile medrese, kitaplik, imarethane (asevi), darüssifa (hastane), hamam, kervansaray gibi birimleri kapsayan Fatih Külliyesi'dir.

Egitim ve kültür

Fatih Sultan Mehmed'in tarihteki en önemli yanlarindan birisi de egitime verdigi önem olmustur. Üniversite anlaminda Osmanli tarihinde ve dünya tarihinde bilinen en eski egitim kurumlarindan olan Sahn-i Seman'i kurmustur. Sahn-i Seman Istanbul'un ilk Türk yüksekögretim kurumudur. Sahn-i Seman medreseleri Fatih Külliyesi içindeki en yüksek düzeyli medreseler idiler. Sahn-i Semân'in egitim müfredatinin hazirlayicilarindan çagin önemli bilim adami Ali Kusçu'dur. Medreselerde Ali Kusçu tarafindan düzenlenen bir okutma planinin oldugu, hattâ bunun “Kânûnnâme” seklinde yapildigi bilinmekle birlikte, ama bugüne kadar incelemesi yapilan Osmanli arsiv belgeleri arasinda ele geçirilememistir. Bu kanunnamenin aslinin 1918 yilinda külliyede çikan yanginla yok olmasi da olasidir. Sahn-i Semân, Kanuni tarafindan açilan Süleymaniye medresleri zamanina kadar nakli ve akli bilimlerde ögrenci yetistirmekteydi. Kanuni devrinde bu medreseler ser'î ilimler ihtisasi yapilan medreseler olmuslar, Süleymaniye medreseleri de aklî ilimlerin ihtisas yeri olmustur.

Alıntıdır... 

Facebook beğen
 
 
Bugün 7 ziyaretçi (17 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol